Mustafa İslamoğlu ve Cübbeli Ahmet Hocanın ortak noktası: Mustafa Kemal Atatürk

Mustafa İslamoğlu ve Cübbeli Ahmet hoca birbirlerine taban tabana zıt iki ayrı dini yorumun temsilcileri. Biri akla değer vermeye kalkarken rasyonalizme savrulmuş, öteki felsefe ahmaklıktır diyecek kadar rüya,ilham,keşf gibi batıni yöntemlere alabildiğine batmış. Hayata bakış açılarındaki bu derin epistemolojik fark sebebiyle birbirlerine en ağır ithamlarla saldırmaktalar yıllardır. Bununla kalmayıp tabanlarını da bu kin ve öfke rüzgarında sürüklemekteler.

İslam kardeşliği, tartışma ahlakı,ihtilaf ettikleri konularda bir birini mazur görmek,hoşgörü,tahammül falan filan hak getire. Hatta yeni tekfirci söylemler geliştirmişler, biri öbürünü uydurulmuş din ile diğeri ehli sünnetten çıkmakla itham ediyor. Bilenler bilir aslında onların zihinlerinde neredeyse kafir ve müşrik olmaya denktir bu ithamlar.

Birbirlerine bu kadar zıt dünyaların adamı olan bu iki kanaat önderi gelinen noktada ortak bir kanaatte buluştular. Birlik ve beraberlik her müslümanın arzusu. Hele de bu tür medyatik hocaların kameralar önünde birlik görüntüsü vermesine her zaman ihtiyacımız var. Ama gel gelelim bu defa aynı görüşe geldikleri konu enteresan. İçinden geldikleri dindar mahallenin Kemalizme alerjisi orta da iken pek muhterem hocalarımız bir baktık Mustafa Kemal güzellemesine başlamışlar. Kemalistler yıllarca ‘Atatürk bu ülkenin ortak paydasıdır’ diyorlardı da biz inanmıyorduk. Meğerse ne yanılmışız..!

Cübbeli Ahmet hoca zaten uzun süredir Atatürk övgüsüne başlamıştı. En son Ulusalcı Kemalist Oda TV’ye verdiği röportajda Atatürk eleştirilerini düşmanlıkla eşitleyip bir dizi övgüde bulunmuştu.

Kemalizmin tekke zaviye, tevhidi tedrisat kanunlarıyla İsmailağa cemaatinin temel sacayakları olan tekkeler ve medreseleri tasfiye etmiş olmasına rağmen Cübbeli Ahmet Hocanın bu tür çıkışları artık alıştığımız bir şeydi. Çünkü kendini açıkça “Milliyetçiyim” diye tanımlayan eklektik bir zihne sahip Cübbelinin bu noktaya gelmesi çok zor olmasa gerek. Vatan, Millet, Sakarya kılıfıyla Doğu Perinçek’le bile kol kola girebilecek bir potansiyelden bahsediyoruz ne de olsa.

Amaa…

İslami Hareketler ve Kıyamlar tarihçisi, İmamlar ve Sultanların yazarı bir Mustafa İslamoğlu’nun Atatürk övgüsü çok daha enteresan. Yandaki aslında çok normal görünen Tweet’in Cübbeli ve İslamoğlu’nun içinden geldiği mahallede ne anlama geldiğini bilmeyenler “rahmet okumanın” nesi yanlış canım? diyebilirler. Hem de vatanımızı kurtaran Mustafa Kemal’e… Şeyh Said’in isyan değil zalime karşı kıyam ettiğini yazacak düzeyde ideolojik bilinci yüksek bir İslamoğlu’nun bu çıkışı, attığı Tweet’in yazdıklarıyla ne kadar çeliştiğinin ve Cübbeli’ye göre nasıl daha bir adama çığlık attıracak düzeyde olduğunun göstergesidir.

Uzun bir süredir, gelenekçi diye etiketlediği dindar yekûnun pek hürmet ettiği İslam alimlerini ve hatta sahabileri Emevi İslamına biat etmekle, saray uleması olmakla suçlarken Kemalist statükoya alkış tutar hale gelmesi ise en hafif tabiriyle ilkesizliktir.

Sahi..!

Maktul Ebu Hanife’nin öğrencileri, hocalarının katillerine Saray uleması olmayı kabul etmişler, Ebu Hureyre r.a. ve Zühri çıkar ve menfaat uğruna Sultanlara boyun eğmekle kalmamış hadisler uydurmuşlar. Bunlardan 1000 yıl sonra da Mustafa İslamoğlu hocamız çıkmış ve bu kadar ,sözüm ona, ilkesizleşen,din tahripçisi uydurulmuş din mucidi alimlerin peşinden gitmememiz için, kendi mahallesinden aforoz edilmeyi göze alarak, bize indirilmiş dini anlatmaya çalışmıyor muydu?

Peki nerde kaldı inandırıcılık? Nerde kaldı kavgasını verdiğimiz ilkeler? Kemalizme göz kıpmakta neyin nesi?

Çünkü bu ülkede, yıllarca jakoben,totaliter bir modernleşmenin beşinci kolu vazifesini gören, İslami değerlere yapılan tüm darbelerin ve zorbalıkların hareket ve meşruiyet kaynağı olmuş Kemalizme selam çakmak saray uleması olmaya talip olmak değil de nedir?

Yanlış mı düşünüyorum? Acaba ben militanca mı yaklaşıyorum?

Hüsnü zan besleyemez miyiz? Belki de, yeter artık Kemalistlerle didiştiğimiz, karşılıklı oturup konuşmayı vehoşgörüyü öğrenmeliyiz diyordur? Belki de alkışlanması gereken asilce bir entelektüel tavırdır ortaya koymak istediği? Neticede yandaki tweette de gördüğünüz gibi esirgeyen  Rabbin adıyla hem Kadir gecesini hem laik Kemalist ulus devletin Atatürk’ü anma ve gençlik bayramını kutlayan bir takipçisi, oldukça nazik bir üslupla, kendisinden mini minnacık bir hoşgörü talep etmiş? Acaba  kendim gibi düşünmeyenleri çok mu ötekileştiriyorum?

Derken aklım Mekke’ye gidiyor. Son zamanlarda dindar kesimin başına ahlakçı kesilen İslamoğlu ve türevlerinden daha ahlaklı olan Hz. Muhammed s.a.v. değil mi ki, müşriklerin sırayla bir gün Allah’a bir gün putlara kulluk/tazim etmeye davetini reddeden? Allah’ın İman etmiyorlar diye neredeyse kendini helâk edeceksin diye uyardığı merhamet ve hoşgörü abidesi bir üsve-i hasene’den bahsediyorum.

Bunları da kazanmak lazım demeyip Taiflilerin  putlarımıza biraz daha tapmaya devam edelim taleplerini  kati surette geri çeviren İslam Peygamberi değil miydi? Hılful fudul zemininde onlarla bir araya gelirken hanif duruşundan taviz vermeyen bir peygamberin ümmeti değil miyiz? Demek ki ilkeli olmak hoşgörüye engel değil. Bu ikisini ne çok karıştırır olduk…

Öyleyse modern putlara selam durmayı nasıl normal karşılarız?

İktidar derken muhalefet derken politika derken tarumar olan ağabeylerimizi, hocalarımızı,dağılan safları gördükçe gözüm bir Timurtaş Uçar’ı bir Hasan Mezarcı’yı arar oluyor. Hatta  “Atatürk müslümanlar için sevilecek bir şey yapmadı” diyecek kadar açık sözlü olan Ateist-Kemalist Aziz Nesin’i…

Allah ilkelerimiz üzre ayaklarımızı sabit kılsın.

 

VaktiVisal.Com

0 Paylaşımlar
5 1 vote
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
0
Would love your thoughts, please comment.x