Siyasal İslam Kavramı Üzerine Düşünceler

1.

Siyasal İslam kavramı çıkışı itibariyle Laik bir zihnin ürünüdür. Çünkü eğer siyasal bir İslamdan söz ediyorsanız bir yerlerde Siyasal olmayan bir İslam’ın olduğunu da ima etmiş oluyorsunuz. Bu noktada Siyasal İslam olmaması gereken bir durum olarak olumsuz bir anlam kazanmaktadır. Çünkü Laik anlayışta İslam’ın ve tüm dinlerin siyasetten ayrılması gerekmektedir. Laik bir zihin için Siyasal İslam kavramının olumsuzluğu onun kullanıldığı durumlar üzerinden de anlaşılmaktadır. Bir Laik için dinin siyasetle hiçbir işi olmamalıdır. Dolayısıyla eğer birileri siyasi sahada dini içerikli söylemler kuruyorsa dini siyasete alet ediyordur. İnsanların dini hassasiyetleri üzerinden dini bir rant elde ediyordur. Çünkü onlara göre İslam’ın bizzatihi kendisi kişi ile Allah arasında yaşanan, vicdan işi olan bir dindir. Görünen o ki kamusal alanda en ufak bir dini söylem ve sembol dahi siyasal İslam olarak damgalanmakta ve reddedilmektedir.

2.

Laik olmayan bir zihin için ise din hayatın her alanına hitap etmektedir. Müslüman bir zihin için siyasal İslam, sosyal İslam, ahlaki İslam, cihadi İslam, bilimsel İslam gibi birden fazla İslamlar bulunmamaktadır. İslam tektir ve bir bütündür. Yine insanın tuvalete nasıl gireceğinden tutunda cinsel yaşamına kadar her şeye karışan bir dinin devlet işlerine karışması düşünülemez. İslam hayatın her alanına hitap eden kapsayıcı ve kuşatıcı bir dindir. Bir Müslüman için Allah’ın aile hayatındaki emirlerini kabul edip kamusal alana ait emirlerini görmezden gelmek Müslümanlığa halel getiren bir durumdur. Bu durumda kamusal alanda da İslam’ın emir ve yasaklarına göre hareket edilmesi istenilmektedir.

3.

Üstteki iki nokta konuyla alakalı genel çerçeveyi oluşturmaktadır. Bunun altını çok daha geniş şekilde doldurmak mümkün. Ancak yazı başlığında işaret ettiğim zihnimdeki düşünceler siyasal İslam kavramının bir boyutu üzerine yoğunlaşmaktadır. İslam’ın hayatın her alanına hitap ettiği bir gerçek. İslam’ın kamusal alana değen bir yönünün olduğu da muhakkak. Ancak Müslümanların bugün içinde yaşadığı problemler tamamen İslam’ın siyasal alandan uzaklaştırılması ile mi alakalıdır? Başka bir ifadeyle Müslümanların asıl sorunları dinin devlet işlerinden uzaklaştırılması mıdır?

Maalesef Müslümanların önemli kısmı böylesi bir yüzeysel düşünceye kapılmışlardır. Onlara göre İslam tüm sorunların çözümüdür. Bu sorunları nasıl çözeceğini izah edemeseler de tek söyledikleri İslam’a iktidar imkanı tanınması halinde problemlerin çözüleceği iddiasıdır. Dolayısıyla böylesi bir düşüncenin bir sonraki adımı kaçınılmaz olarak Müslümanların asıl hedefinin iktidarı ve devleti ele geçirmek olmasıdır. İktidarı ister demokratik ister inkılapçı yöntemlerle ele geçirin fark etmez, önemli olan siyasi gücü elde etmektir.

Bu yaklaşımın temel sorunu İslam’ı siyasete indirgemektir. Halbuki İslam dünyası sadece siyasi güce ihtiyaç duymamaktadır. Her şeyden önce bidat ve hurafelerden arınmış doğru bir din anlayışına, dibine kadar battığımız yozlaşmadan kurtulabilmek için İslami bir ahlak anlayışına, çağın icap ettirdiği bilimsel ve teknolojik seviyeye, gerek iktisat, medya gibi sosyal kurumlar oluşturacak alt yapıya gerekse de  siyasi yönetim modellerine ihtiyaç bulunmaktadır. İslam’dan hareketle siyaseti de kuşatan, çok yönü bir düşünsel dinamizme sahip olmak gerekmektedir.

Bu tarz bir siyasal İslam anlayışına sahip olanların bu büyük iddiaları belki de Allah’ın dini olarak İslam şeriatına duydukları güvene dayanıyordur. Ancak düşünceyi yenilemeden sırf iktidar ve siyasi güç odaklı geliştirdikleri bu bakış açısıyla gözden kaçırdıkları şey ise üstte de belirttiğim gibi İslami hakimiyeti tesis etmenin büyük bir düşünsel alt yapı hazırlamaktan geçtiğidir. Ben de her Müslüman gibi İslam’ın çağımıza hitap edebilecek büyük ve evrensel bir potansiyele sahip olduğuna iman ediyorum. Ancak biz Müslümanlara düşen bu potansiyeli çağın ihtiyaçlarına göre ortaya çıkarmaktır. Bunu göz ardı ederek sadece İslam’ın siyasi taleplerini dile getirmek anlamına geliyorsa böyle bir siyasal İslam anlayışından uzak durmak gerekiyor.

4.

Bu tür bir siyasal İslam anlayışıyla hareket edenlere sormak ve hatırlatmak gerekiyor: Laiklik kalksın İslam şeriatı mı hakim olsun istiyorsunuz? Peki kimin şeriatıyla hükmedilecek? Cübbelinin mi? Ebu Hanzalanın mı? Yoksa İhsan Şenocak’ın mı? Böylesi bir şeri yönetimden ilk biz Müslümanlar kaçarız. Daha genel bir ifadeyle belirtirsek, eldeki klasik İslam fıkhı bu çağda bir toplum inşa etme potansiyeline sahip değil. Muhalif bir refleksle İslam siyasal alana hakim olsun diyenlere gerçekten devlet teslim edilse tıpkı İran veya Arabistan gibi basit bir karikatür olmaktan öteye geçemezler. Bu tür bir siyasal İslam anlayışı ancak belki muhalefetteyken revaç bulabilir. Çünkü muhalif iseniz ortaya bir şey koymanıza gerek yoktur. Tek yapmanız gereken iktidardaki karşıtınızın açıklarını yakalamak ve hatta eleştiriyi bir lüks olarak kullanmaktır. Hele bir de temel insan hakları açısından zulme uğramışsanız kimsenin size alternatifiniz ne diye sorması akıllara bile gelmez. Dolayısıyla bu şekilde hareket eden siyasal İslamcılar yıllardır olduğu gibi alternatif üretmekten uzak, büyük slogan ve vaatlerde bulunmaktan başka bir şey yapmamaktadır. Bunların iktidara geldiklerinde nasıl bir siyasal yönetim ve katılım modeli benimsedikleri, toplumdaki farklılıkları nasıl kuşatabilecekleri ve temel insan hak ve hürriyetlerini hangi araçlarla tesis edeceklerine dair hiçbir fikirleri yoktur.
5.
Siyasal İslam anlayışının çarpıklığını gösteren noktalardan birisinin ise dinin asıl hedefinin siyasi hakimiyet olduğu yanılgısına insanları götürmesidir. Bu anlayışta nihai amaç en iyi ifadeyle insanlara İslamla hükmetmektir. Bunun için de devleti ve iktidarı ele geçirmek temel amaçtır. Halbuki devlet ve iktidar amaç değil insanların dinlerini özgürce yaşamaları ve hidayete ulaşmaları noktasında bir araçtır. Bu önemli bir faktır. İslami davetin ve mücadelenin merkezine insanları İslamlaştırmak ile siyasi imkanları ele geçirmek arasındaki farktan bahsediyorum. Düğmeyi baştan nasıl iliklediğinize göre artık işin devamı gelmektedir. Çünkü İslamlaştırma bireyi ve toplumu bütün yönleriyle ele almayı gerektirirken siyasi imkanları ele geçirme gayesi insanı siyasi bir varlık olarak, insanın ve toplumun sadece siyasal alandan İslamlaşmasını gözeterek hareket etmeye neden olmaktadır. Birincisi bütüncül, kuşatıcı, derinlikli ve uzun vadeli bir çalışma ve program gerektirirken ikincisi alabildiğince yüzeysel, popülist ve indirgemecidir.
0 Paylaşımlar
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
0
Would love your thoughts, please comment.x