Eşcinsellik geni hakkında yapılan devasa araştırmaya göre eş cinsellik doğuştan mıdır, tercih midir?

Eş cinsellik tartışmalarında eş cinselliğin doğuştan mı sonradan çevre yoluyla kazanılan/tercih edilen bir davranış mı olduğu konusu önemli bir yer tutar. Bu soruyu cevaplamaya çalışmadan önce soru hakkında düşünmemiz gerekmektedir. Çünkü soru önemli bir yanılgıyı da beraberinde getirmektedir. Şöyle ki; eğer doğuştandır denilir ise eş cinselliğin meşru bir tercih olacağı savunulacaktır. Doğuştan bir durum  ise iyi, kötü, çirkin, yanlış, doğru gibi ahlaki değerler üzerinden yargılanamayacağı iddia edilir. Tamamen doğuştan olmayan veya ne düzeyde doğuştan olduğuna dair kesin kanıt olmasa da küçük bir oran bırakılan duygu veya davranışlar bu sebeple meşruiyet kazanıyorsa saldırganlık eğilimi gibi bazı yaygın davranışsal eğilimlere de meşruiyet verilmesi gerekecektir. Çünkü saldırganlık eğiliminin de doğuştan olduğuna dair çeşitli psikolojik kuramlar vardır. Bunlardan en ünlüsü Sigmund Freud’un insan davranışlarının temelinde saldırganlığın bulunduğunu söylediği psikanalist kuramdır. Mesela eş cinselliğin sıklıkla kendisiyle temellendirildiği bir araç olan evrimsel biyoloji açısından da şiddet eğilimi belli oranda doğuştandır. 1 Ancak şiddet eğiliminin doğuştan oluşuyla alakalı teoriler üzerinden kimse şiddet eğilimini meşrulaştırmamaktadır. Psikanalizin Psikolojiye hakimiyet kurduğu dönemlerde bile böyle bir şeyin kabul edilmesi çabası içerisine girilmemiştir. Bilakis bu kişilerin çevresel olarak yönlendirilerek barışa ve uyuma yöneltilmesi önerilmektedir.

Eş cinselliğin doğuştan mı olduğuna dair 2019’da yaklaşık beş yüz bin kişi üzerinde yapılan ve sonuçları dünyaca ünlü bilimsel dergi Science’de yayınlanan2 devasa bir araştırma mevcut. Araştırma sonucunda kısaca ulaşılan sonuç:3 Yetiştirilme tarzı, kişilik ve çevresel faktörlerin cinsel yönelimler üzerinde etkisi var. Eşcinsellik geni denilebilecek bir gen yok. Beş bölgenin çevresel etkenler karşısında önemsenmeyecek4 düzeyde bir etkisi olduğu ortaya koyuluyor. Üstelik bu beş bölgenin de ancak eş cinsellerin yüzde 1’inde mevcut olduğu belirtiliyor. Saptanan bölgelerdeki genlerin etkisi ise o kadar düşük ki sırf genlere bakılarak birisinin eş cinsel olduğunu anlaşılamamaktadır.  Eş cinselliğin ağırlıklı olarak(belkide ‘nerdeyse tamamen’ demeliyim)  yaşam tarzı, cinsel partner, kültür,psikoloji gibi dışsal etkenlerle ortaya çıktığı/tercih edildiği ifade ediliyor.  Bu araştırmadan önceki; yüz kişi, iki yüz kişi gibi küçük hatta daha küçük örneklemler üzerinden yapılan eş cinsellik geni ile alakalı araştırmaları referans alıp eş cinsellik geni var diye yazılar yayınlayan internet kaynaklarının bu araştırmaya yeteri kadar ilgi göstermemeleri de ironiktir. 5

Araştırma eş cinsellik geni tartışmalarına son noktayı koymaktadır. Bu sebepledir ki LGBTİ+ topluluğun parçası olan bazı bilim insanlarının, araştırmanın sonuçlarının, homofobik kişilere, eşcinsellere karşı önyargıyı ve ayrımcılığı desteklemek için bilimi kullanma yolunu açabileceği konusunda endişelerini dile getirdiği belirtilmektedir. Araştırmacılar, eşcinselliğin tercih olduğu yönündeki fikri pekiştirebileceği ve bunun “dönüştürme” terapisi gibi uygulamalara yol açabileceği konusunda endişelerini aktarmaktadırlar.(medyascope)  Bu araştırmayı yapan araştırmacılar arasında bulunan ve kendileri de eş cinsel olan araştırmacıların bu endişeleri dile getirmesi bir yana yapacakları yorumların ne kadar nesnel olacağı da ciddi bir tereddüt uyandırmaktadır.

Ayrıca eşcinselliği savunan haber kaynaklarının araştırmayı haberleştirme üsluplarının manipülatif olduğu görülmektedir. Araştırma sonucunda eş cinsellikte asıl belirleyici olanin gen değil psikososyal faktörler olduğu rahatlıkla söylenebilirken medyascope ve diken gibi haber sitelerinin  “Eşcinselliğin tek bir geni yok” şeklinde tersi bir sonuca ulaşıldığı imasında bulunan bir başlık atmaları 6oldukça ibretliktir. 1993’teki küçük bir “bilimsel” araştırma üzerinden bir eş cinsellik geni olduğu iddia edilmişti. Haber siteleri başlığı önceki araştırmaya atıfta bulunarak yapıp ana konuyu teğet geçen bir üslup takınmaktalar. Kaldı ki eş cinselliğin doğuştan olduğunu kesin olarak ispatlayan bir sonuca ulaşıldığı durumda eş cinsel örgütlenmelerin ve destekçilerinin araştırmayı bayraklaştırıp üzerine uzun uzun analizler yapması kaçınılmaz olacaktı. Fakat bu kesimlerin araştırmaya ilgisizliği veya internet sitelerinde araştırmayı iki üç paragrafla haberleştirip geçmeleri de dikkat çeken bir durumdur.

Son olarak ancak 2019’a gelindiğinde kendisi hakkında geniş çaplı bir araştırmanın yapılabildiği eş cinselliğin daha 1970’ler gibi erken bir tarihte hangi “bilimsel keşif veya gerekçeyle” psikolojik hastalık kategorisinden çıkarılıp hak kategorisine alındığı ise ayrı merak konusudur.

1-https://evrimagaci.org/insan-saldirganliginin-evrimi-neden-ve-nasil-saldirganlasiyoruz-7484
https://akademik.adu.edu.tr/bolum/fef/psikoloji/webfolders/topics/6SALDIRGANLIKrevSunu.pdf
https://www.birgun.net/haber/siddet-genlerimizden-mi-geliyor-130380
2-https://science.sciencemag.org/content/365/6456/eaat7693
3-https://www.indyturk.com/node/66091/ya%C5%9Fam/bilimsel-ara%C5%9Ft%C4%B1rma-e%C5%9Fcinsel-geni-diye-bir-%C5%9Fey-yok-ama-genetik-cinsel-davran%C4%B1%C5%9Fta
https://www.independent.co.uk/news/science/gay-gene-sex-lgbt-science-study-dna-a9084586.html
4-https://www.kaosgl.org/haber/bilim-insanlarinin-bulgularina-gore-escinsel-geni-yok
5-https://evrimagaci.org/escinsel-genlerinin-evrimsel-analizi-escinselik-tercih-mi-genetik-mi-1094
6-http://www.diken.com.tr/abdli-bilim-insanlari-escinselligin-tek-bir-geni-yok/
https://medyascope.tv/2019/08/29/escinsellik-arastirmasinin-sonuclari-bir-degil-binlerce-gen-etkili-cevre-ve-toplumsal-faktorler-genlerden-daha-cok-belirleyici/

0 Paylaşımlar
5 1 vote
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
0
Would love your thoughts, please comment.x