Yaratıcının varlığı etrafinda Teizm-Deizm-Ateizm üçgeninde dönen tartışmalara dair okuduğum ve tavsiye edebileceğim en bütüncül , meseleleri en derli toplu şekilde ele alan eser. Kitap 11 bölümden oluşuyor. İlk 10 bölümde kendi alanında uzman ünlü bilim adamları ile yapılan söyleşiler yer alıyor. Söyleşilere dair en altta Kitapyurdu sitesinden aldığım özet kısmına bakarak fikir edinebilirsiniz. Ben kitaptan en beğendiğim bölümlerden bir kısmını alıntılayarak yazımı kısa keseyim.
Şuur ve Evrim tartışmalarında Ruh ve Şuur’un görülememesi,dolayısıyla kavramsallaştırılamaması konusuna şuur felsefesi uzmanı kimyager ve felsefeci J.P.Moreland‘ın verdiği güzel ve düşündürücü bir örnek:
“Kızım beşinci sınıftayken evde ailecek dua ettiğimizi hatırlıyorum.Şöyle demişti kızım: “Baba,Allah’ı görebilseydim bu ona inanmamı kolaylaştırabilirdi.”Bende şöyle cevap vermiştim: “Aslında canım sorun Allah’ı hiç görmemiş olmanda değil,Sorun anneni hiç görmemiş olmanda.” Anneside o sırada hemen yanında oturuyordu. Kızım ne söylemek istediğimi sordu bende şöyle cevap verdim:”Farz etki annenin canını hiç acıtmadan,onu hücre hücre bölüp içine nüfuz edebilsek.Hiçbir zaman,’Bak annen bu akşam şunu yapmayı düşünüyormuş’ yada ‘Hey bak annemin duyguları bu hücredeymiş’ diyemeyiz.Annenin düşüncelerini,inançlarını,isteklerini,duygularını bu bedeninin içinde kesinlikle bulamayız.Tahmin et başka neyi bulamazdık?Annenin egosunu yada özünü kesinlikle bulamazdık.’Sonunda,işte şu beyin hücresinde annem orada,egosu yada özü işte burada.’ diyemezdik hiçbir zaman. Çünkü annen bir kişi ve kişiler görünmezdir. Annenin egosu ve şuurlu hayatı görünmezdir.Annen bir bedene sahip olmak için yeterince küçük,ama Allah bir bedene sahip olmak için çok büyük öyleyse dua etmeye devam edelim!”
Kitapyurdu sitesindeki kitap ile ilgili yayınlanmış tanıtım metni:
Hani Tanrı Ölmüştü?, 2004 yılında Amerika’da yayınlanan ve yayınlanmasıyla beraber gündeme oturan kitabın Türkçe çevirisi. Kitap New York Times’ın en çok satanlar listesine girmekle kalmadı, bugün halen daha Amerika’da konu hakkında en çok satan kitaplardan biri olmayı sürdürüyor. Kitabı bu denli çekici kılan husus, din ile bilimin buluşma noktalarını, herkesin okuyup anlayabileceği basitlikte sunuyor olması. Bunun için bir gazeteci ve Yale mezunu bir hukukçu olan Lee Strobel, farklı alanlardan bilim adamlarıyla söyleşiler yapıyor. Bu bilim adamları, genellikle Akıllı Tasarım akımının öncü isimleri ve kendileri de çok satan kitapların yazarları.
Kitabın ilk iki bölümünde Strobel bize kendi hayat hikayesini aktarıyor. Gençliğinde ateist olan ve sonrasında dine dönen Strobel, kitabın temel sorusunu bu bölümde soruyor: Bir zamanlar kendisini ateizme sürükleyen bilimin, günümüzde kafasındaki sorulara vereceği farklı cevapları var mı yok mu?
İlk söyleşi, Evrimin İkonları kitabının da yazarı olan Dr. Jonathan Wells ile yapılıyor. Wells, bugün halen daha ders kitaplarımızda kendine yer bulan evrim ile alakalı çizimlerin ve önkabullerin, bilimsel olarak çok uzun yıllar önce yanlışlandığını, hayret verici bir açıklıkla anlatıyor. Buna rağmen bu imajların (Miller deneyi, Haeckel’in embriyo çizimleri, Darwin’in hayat ağacı, maymundan insan ilerleyen çizimler…vs) hala kullanılıyor oluşunu, adeta dini bir bağnazlığa benzetiyor.
İkinci söyleşi, bilim felsefecisi Stephan Meyer ile yapılıyor. Meyer, bilim ile din arasındaki ilişkinin dünü ve bugünü hakkındaki soruları yanıtlıyor ve günümüzde neden bilimsel delillerin bir Tanrı’nın varlığı hipotezini desteklediğini örnekleriyle anlatıyor. Meyer aynı zamanda kendisi ile yapılan yedinci söyleşide de, neden hala hayatın kökeni ile ilgili bir bilimsel açıklama getirilemediğini sorgulayacak ve gerçek açıklamanın nasıl olabileceğini ele alacak.
Üçüncü söyleşi, “kelam argümanı” ile meşhur olan William Lane Craig ile yapılıyor. Craig, aslen Müslüman kelam alimlerinin kullandığı bir akıl yürütmenin, günümüzde de, özellikle Big Bang teorisinin kabulü sonrası nasıl hala Tanrı’nın varlığını bilimsel olarak desteklemeye devam ettiğini anlatıyor. Bu argümanın İslami kökenleri, okuyucunun ilgisini fazlasıyla çekecek gibi durmakta.
Fizikteki delillerin tartışıldığı dördüncü söyleşide Robin Collins, fizik alemindeki hassas denge ile alakalı onlarca akıl almaz örneği birbiri ardına sıralıyor. Evrenin bugünkü halinin nasıl bir mucize olduğunu ve tesadüf eseri meydana gelmesinin imkansızlığını gösteren örneklerden sonra insanın ikna olmaması için, yoğun çaba harcaması gerekiyor.
Gene de kitabın en çarpıcı bölümüne henüz sıra geldi. Astronom Guillermo Gonzales ve felsefeci Jay Wesley Richards, Amerika’da çok ses getiren kitaplarının (Privileged Planet / Ayrıcalıklı Gezegen)adeta bir özetini verdikleri beşinci söyleşide, dünyanın, üzerinde yaşam olabilmesi için evrende ve samanyolunda nasıl en ayrıcalıklı konumda bulunduğunu gösteriyorlar. Üstelik dünya atmosferinin de, evreni gözetlemek için en mükemmel halde bulunuyor oluşu, bir Varlığın hem dünyayı nasıl incelikle konumlandırdığını hem de diğer yarattıklarını gözetlememiz için nasıl bizlere en uygun ortamı bahşettiğini gösteriyor.
Sonraki söyleşi de, en az bir önceki kadar çarpıcı. 20. yüzyılın en önemli 100 kitabından biri seçilen Darwin’ s Black Box / Darwin’in Kara Kutusu’nun yazarı biyokimyager Michael Behe, vücudumuz içerisinde evrim ile açıklanamayacak pek çok biyolojik makinenin dolaştığını anlatıyor. Bunlar öyle karmaşık ve verimli makineler ki, bir benzerlerini insanların yapması hala mümkün değil. Tesadüfi süreçler sonucu oluşmaları ise imkansız…