Kötülük problemi ateizmin en popüler eleştirilerinden biridir. Bence aynı zamanda en anlamlı eleştirisidir. Problem kısaca şunu söylüyor: Tanrı iyiyse ve herşeye gücü yetiyorsa neden kötülükleri ortadan kaldırmıyor? Eğer kötülüklere göz yumuyorsa ya iyi değildir ya da sanıldığı gibi her şeye gücü yetmiyordur. Bu durumda teist dinlerin iddia ettiği gibi her türlü eksiklikten uzak bir tanrı imajı çöküyor. Çünkü tanrının iyi olamaması veya herşeye gücü yetmemesi seçeneklerinden biri bile mümkünse Tanrı bir eksiklik veya kusura sahip demektir.
Bu probleme karşıt cenahın tarih boyunca çokça cevap verme çabası olmuş. Kötülüğü insan iradesinden/insandan kaynaklanan kötülükler ve doğal kötülükler şeklinde ikiye ayırırsak bence birinci türdeki insandan kaynaklanan kötülüklerden Tanrıyı sorumlu tutamayız. Bu açıdan kötülük problemine verilen cevaplardan kötülüğün bu türünü izah etmede herkes kendini ikna edecek çok çeşitli cevaplar bulabilir. Bence.
Doğal kötülükler dediğim ise insan iradesinden bağımsız doğa olaylarının sebep olduğu acı ve kötülük gibi bize yansıyan olaylardır. Bir şimşek çakması veya deprem sonucu acı çeken bir insanın uğradığı acı doğal bir kötülüktür. Doğal kötülükler söz konusu olduğunda bir dindar için kötülüğün açıklaması, o insanın yaptığı kötülüklerin sonucu olarak Tanrının kendisine bu dünyada ceza verdiği düşüncesi bir açıklama olabilir. Bu durumda günahsız olan bir bebeğin veya çocuğun uğradığı doğal kötülük neyle açıklanacaktır?
Kendi şahit olduğum bir örneği anlatayım. Depremde Adıyaman’da birkaç gün insani yardım amaçlı bulunmuştum. Kurtarma ekipleri bir eve girmek için çalışıyorlardı. Bir bebek ağlama sesi gelmişti. Saatler sonra içeri girildiğinde yetişilememiş, bebek ölmüştü. Bina gayet sağlam kalsa da anne babası üzerine galiba patlayan bir duvar çökmüş ve ölmüşlerdi. Bebekse üç dört gün yatağında ağlayarak, korkarak, aç ve susuz biçimde ölmüştü. Burada insan iradesinden kaynaklanan bir kötülük görünmüyor. Tamamen doğal sebeplerden bir bebeğin acı çekerek* öldüğüne şahit olduk. Burada yaşanan doğal bir kötülüktü.
İnsan iradesinden kaynaklanan kötülüklerde sorumluluğu insan iradesine atıp tanrıyı aradan bir şekilde çıkarabiliriz. Ancak doğal kötülükler tanrı açısından bir problem oluşturuyor. Teizmin kötülüğün bu yönünü çözemediğini düşünüyorum. Ancak bu problem tanrının yokluğuna da kanıt olamaz. Çünkü mantıken kötülük varsa tanrı yoktur denilemez. Kötülük varsa iyilik yoktur denilebilir. Ya da iki zıt bir arada bulunabilir denilerek iyilik varsa da dünyamızda kötülükte vardır denilebilir. Başka bir açıdan bakarsak, eğer kötülüğün varlığı bizi kötülük problemine oradan da Tanrının yokluğuna götürüyorsa, bu şekilde Tanrıtanımaz olanlar bu defa da bir iyilik problemi ile karşı karşıya kalacaklardır. Çünkü tersten akıl yürüterek bu seferde iyilik varsa Tanrı vardır da denilebilir. Sonuç itibariyle demem o ki kötülüğün varlığı bize Tanrının varlığı ya da yokluğu hakkında bir bilgi vermez.
Peki öyleyse kötülük problemi bizi en fazla nereye götürebilir? Tanrının varlığına çeşitli kanıtlar üzerinden ayrıca ikna olmuş insanlar açısından kötülük bir problem oluşturabileceği için teizm bağlamında konuyu ele almak zorundayız. Çünkü ateistler için Tanrı zaten olmadığı için olmayan bir varlığın iyiliği veya kötülüğü tartışılamaz. Gelgelelim mevcut teizmlerin Tanrı anlayışına. Bilebildiğim kadarıyla kötü bir Tanrının olduğunu savunan bir teizm yok. İster deistler ister dinlere inanan insanlar açısından olsun Tanrı kötü değildir, iyidir, adildir ve her şeye gücü yetmektedir. Bu noktadan devam edersek teizm bizi Tanrının iyilik,merhamet,sevgi,adalet,her şeye gücü yeten, hikmet sahibi, her türlü kusurdan uzak gibi sıfatlarını göz önünde bulundurmaya davet eder. Eğer tanrı her türlü kusurdan uzaksa ona kötülük atfedemeyiz. Onun kötülük atfetmek yerine bu konuda çelişkiler var görünse bile teslim olmalı ve bu sorunun cevabını Tanrıya/ahirete bırakmalıyız. Bu sonuca göre teslim olmak belki biraz kaçış belki de kötülük gibi tek bir kusur atfetmeye karşın diğer onlarca iyi özelliklerinin bu iddiayı dengelediği veya aştığı düşüncesinden hareketle O’na teslimiyet/boyun eğme bir çözüm olabilir. Bu noktada Kötülük probleminin içyüzünü hikmet sahibi Tanrıya havale etmek yüksek ihtimalli bir olasılık açısından mantıklı olanı seçmek olacaktır.
İkinci çözüm ise kısaca Tanrının kötü olduğunu kabul etmektir. Teizmler gibi mantık yürütecek olursak; varlık alemine bakıp tanrının özelliklerini kavramaya çalışalım. Varlıklarda görme ve işitme, bilgilenme, güç, rızıklanma gibi özellikler var. Öyleyse bunu yaratanda da (mahiyetini kavrayıp kavramamamamız önemli değil)görme, işitme, bilgi sahibi olma, rızı vermek, istediğini yapma ve güç yetirme özellikleri vardır. Bu açıdan devam edersek varlık aleminde doğal kötülükler varsa Tanrı’da her şeye gücü yeten ise kötülüğe müdahale etmemeyi kendisi seçiyordur, dolayisiyla Tanrının kendisi de kötüdür. Sonuç olarak evrende kötülüğün olması Tanrının olmadığına değilse de Tanrının da kötü olduğu sonucunu kabullenmeye bizi rahatlıkla götürmektedir. Fakat bu kabulleniş, Tanrının devasa bir güce sahip olduğunu göz önünde bulundurarak -belki birazda haklı bir korku sebebiyle- yinede ona itaat etmemize ya da onun gönderdiği din olduğuna inandığımız yaşam tarzı ve kurallara uymamıza engel değildir. (Gerçi hiçbir din kötü tanrı fikrini kabul etmeyeceği için sizi de din dışı bulacaktır) Görüldüğü gibi bu da bizi teslimiyete götürebiliyor. İlk bakışta kötü bir Tanrıya itaat etmem şeklinde efelenebilir insan. Ama mantıklı düşünürsek istediği kadar kötü olursa olsun eğer Tanrı her şeyi bilen, her şeye güç yetiren bir mükemmelliğe sahipse onun karşısında bizim gibi aciz varlıkların boyun eğme dışında nasıl bir seçeneği olabilir? Bence mantıklı olan teslimiyettir. Mevcut kötülüklere bakıp isyan etmek ve Tanrısal bir gücün var olduğunu bile bile O’nu hiç umursamadan yaşamakta bir diğer seçenek tabii. Burada isyanın niteliği inkar biçiminde de olabilir. Yani birileri çıkıp ben böyle bir Tanrı’nın varlığını reddediyorum. Kötü bir varlık Tanrı olamaz diyebilir. Ancak yazının girişinde de belirttiğim gibi kötülüğün varlığı Tanrının varlığının zıddı olmadığı gibi ortada Tanrının varlığına kanıt olabilecek birçok güçlü argümanın olduğu gerçeğini değiştiremez. Eğer çok güçlü akli kanıtlar Tanrının varlığını gösteriyorsa, nitelik açısından ister iyi ister kötü olsun, bir şeyin beğenmediğiniz bir niteliği o şeyin varlığını çürütemez.
Neyse, sonuç olarak kötülük problemi bizi en fazla kötü bir Tanrının varlığına götürüyor. Bu durumda hiçbir din kötü bir tanrı tasavvurunu kabul etmediğine göre nevi şahsina münhasır bir deizme hapsolmak kaçınılmaz olacaktır. Yahut Tanrının varlığının birden fazla kanıtı ya da tanrının diğer olumlu özellikleri (iyilik,adalet,barış,servgi…) karşısında tek bir soru işareti (kötülük problemi) tolere edilip Tanrının hikmetine havale edilebilir. Bu durumda teslimiyet mantıksız bir boyun eğiş olmayacaktır. Karar sizin…
*Burada kimileri bebeğin acı çekip çekmediğini bilemeyeceğimizi iddia edebilir. Belki Tanrının o an dışarıdan bize acı çekildiğini düşündürtse de bebeği acıtmadan beklettiğini ve canını aldığını savunabilirler. Bu iddialar teist bir zihin açısından mümkün. Ama dışarıdan bir bakışla yaklaşıldığında kabul edilebilir değil. Çünkü biz doğa ve biyolojik koşullar içerisinde düşünme kurallarının bizi yönlendirdiği biçimde düşünmeye mecburuz. Örneğin bir bebek şiddetli bir sarsıntı sonucu korkar, bir gün kimse kendisine destek olmazsa acıkır, susar. Bu mantıksal sonuç bağlamında düşünmek zorundayız aksi yönde bir kanıtımız olmadıkça. Nihayetinde kimse bir bebek bir gün boyunca tek kalırsa acıkmaz, korkmaz, susamaz şeklinde bir akli iddiada bulunamaz.