İvan İlich bu kitabında değerlerin kurumsallaşmasına ve maddi olmayan ihtiyaçların meta haline dönüştürülmesine sebep olması dolayısıyla daha sağlıklı bir yaşam için tıbbi tedavi, daha güvenli bir yaşam için polis ve asker teşkilatına,daha eğitimli bir toplum için ise okullaşmaya ihtiyaç olduğu düşüncesine tepki göstermektedir. Küresel yozlaşma ve modernleşmiş mutsuzluk dediği duruma sebep olan kurumların “insanoğlu için kendini mühürleyen bir tabut” haline geldiğini belirtir.
Ancak kitabında bu kurumlar arasından en etkili ve dönüştürücü niteliğe sahip olması hasebiyle okullaşmayı ele almaktadır. Çünkü kendi ifadesiyle “okullar temel olarak faşist,demokratik ya da sosyalist, büyük ya da küçük,zengin ya da fakir olsun tüm ülkelerde benzerlik arzetmektedir. “ Okullaşmanın siyasal ya da ekonomik farklılıkları ne kadar büyük olursa olsun tüm dünyada gizli bir müfredatının olduğunu savunur. Bu müfredat sayesinde okul yukarıda saydığımız kurumlara bir meta olarak değer biçen tükeciyi şekillendirmektedir. Okulları insanlara refah vaadiyle toplumun hayal gücü üzerinde değişikliğe giderek onlara neyin değerli neyin uygulanabilir olduğunu uluslar arası tröstler,sermaye sınıfları lehine empoze eden kurumlar olarak görür.
Okullar tüm bunları bireyselleştirilmiş eğitim ve fırsat eşitliği vaadiyle yaparlar. Yazara göre okullar insanları yaş gruplarına göre sınıflandırır, bu sınıflandırma sürecinde ise istismar edilen çocukluk olgusudur. Öyleki çocuk kendisi dışında herkesin ve her kurumun bir şey öğretmesi gereken varlık haline gelmiştir. Tam gün devam zorunluluğuyla özgürlükleri ellerinden alınmış, bir nevi papaz,rahip ve mehdi otoritesini üzerinde toplamış öğretmenin elinde “modern bir sığınaktaki-tımarhane,manastır ya da cezaevi- yetişkinler için alışılagelmiş bir takım haklara sahip olmaları bile” engellenmiştir. Öğretmenler ise toplum hayatını bu kadar derinden etkileyen sınırsız otoriteyi devletten sadece bir sertifika ile almışlardır.
Yazar halihazırdaki hiçbir devletin ekonomik açıdan eğitimde maliyet,zaman ve özgürlük açısından fırsat eşitliği bulunan bir eğitim sistemi kuramayacağını savunur. Okul kurumunu bilginin ve öğretimin metalaştırılmasıyla, insanı bir tüketici konumuna sokan kurumları içselleştiren ve bu şekilde bir “modern sefalet” üretmesi sebebiyle eleştirir ve yerine yeni bir model önerir.
Yazar önerdiği modeli sunarken “hangi seviyedeki insanlar öğrenici olarak öğrenme eylemi için bir ilişkiye girmeyi istemektedir?” sorusuyla işe başlanması gerektiğini savunur. Bu soru çerçevesinde bir öğrenciye amaçlarını tanımlamasını mümkün kılacak dört yaklaşım önerir. 1-Eğitim amaçları için kaynak hizmeti. 2-Yetenek değişimleri. 3- Akran eşlenimi. 4-Serbest eğiticilere Kaynak Hizmeti. Yazarın önerdiği modelde sertifika ile öğretmen olmuş kişilerden eğitim alınacağına öğrenme isteğinin bulunduğu konuda daha uzman akranlarından partnerler seçerek eğitim alınması daha etkili olacaktır. Yazara göre zaten öğrenilen şeylerin çoğunun okul dışında öğrenildiği bir gerçektir.Bu durumda öğretmeye hevesli bir partner ve motive olmuş bir öğrencinin okul gibi kurumlar dışında iletişimlerinin sağlanarak daha başarılı olacağını savunur. Ortak ilgilerin ve kaynakların oluşturulması için gazete,postacılık,medya gibi sosyal iletişim ağları üzerinden insanların birbirlerine ulaşmalarını önermektedir.
Uluslararası ve anonim şirketlerin sahip olduğu ve kontrol ettiği bir dünyada bu yöntem sayesinde eğitim belli şahısların ve mekanın dolayısıyla kurumun tekelinden kurtulacaktır. Yazarın ifadesiyle “şeylerin eğitimsel yönü üzerindeki özel ve anonim şirket kontrolü gözden yitecek noktaya gelirse, gerçek kamu sahipliği ortaya çıkmaya “ başlayacaktır.
İvan İlich’in, kurumsallaşma ve okulsuzlaşma üzerine yaptığı tespitler kesinlikle çok değerli tespitler. Ancak kurumsallaşmanın kapitalist sisteme olan katkısının çözümü olarak okulsuzlaşma önerisinde olduğu gibi kurumların kapitalist güdümden kurtarılmasını savunmak, altyapı unsuru para/meta/ekonomi olan mevcut sistemin güdümünden kurtulmaya yaramayacaktır. Kurumların insanı sömürülmeye müsait hale getirmesi kapitalist alt yapının bir sonucudur. Yozlaşmanın temeli/alt yapısı ekonomiden kaynaklanıyorsa önce ekonomik alanda bir iyileşme sağlamadan alt yapının şekillenirdiği üst yapıya ait kurumlar değiştirilemez. Velev ki okulsuzlaşma gibi etkili bir yöntem denense bile. Kısacası yazar yaptığı önemi tespitlerle gözden kaçırılan büyük bir sorunu ortaya koyarken önerdiği reçete en fazla geçici bir çözümden ibaret olacaktır.Çünkü Kapitalizm her zamanki gibi kendini yenileme yolunu bulacak ve devam edecektir.Dolayısıyla çözüm ekonomik sahada aranmalıdır…